Ana içeriğe atla

Kitap inceleme Calısması-1



Yılanların deri değiştirmesi gibi ölmeye yattım diyordu Aysel, öğrencisi Alev'e üçüncü kitapta... Aysel, cumhuriyet kuşağının ilk neslinden. Ne çok zorluklarla karşılaşmışlardı oysa, ne kadar çok bocalamışlardı. Geldikleri nokta hedeflediklerinden ne kadar da farklı olmuştu. Özellikle Aydın; yıllar sonra "his"lerini yazdığı o defteri tekrar okusaydı ne kadar gülerdi kendisine herhalde değil mi?

Belki bu büyük değişimde Galatasaray'lı arkadaşı Metin'in etkisi olmuştur. Adalet Ağaoğlu'nun daha önceden hiç bir kitabını okumamıştım. Ölmeye Yatmak Dar Zamanlar Üçlemesi serisinin ilkiydi. Bir Düğün Gecesi ise bu serinin ikincisi. Ayşen'in düğünü çerçevesinde geçen olaylar farklı hayat hikayelerinin kesişimi oluvermişti. Aynı zamanda kendisinden sonra gelişecek bir çok başka olayın ise bir zemini idi.Daha önce hiç bilmediğimiz karakterler serinin bu ikinci romanıyla birden hayatımıza girivermişti.

Hayır! Burada aklımda kalan yinelemenin her türlüsüne hayır gibi birşeydi lakin bu "hayır" edimle söylenen, söylenmesi gereken bir hayır'dı. Yenins ise okurun yorumuna bırakılmış daha iyi bir tabirle yoruma açık bir  olguydu. Olgu diyorum çünkü bir karakter olup olmadığı konusunda emin olamadım. 

Hans Fallada'nın kitabı ise bir tanışın hediyesi oldu bana. Sürükleyici bir roman olduğunu inkar edemem, verdiği mesajlar kayda değer idi. Lakin kitabın yazarı (ki Hans Fallada takma adıdır) daha çok ilgimi çekti ve hayat hikayesini okumaya değer buldum fazlasıyla. Kitaba kısaca değinirsek Borkhausen ve Enno Klugue'nin yaşamları yürek burkucu idi, neticede ikisi de harcandı. Kendini tek kurtaran kişi Kuno Dieter oldu sanırım. Burda da Eva ile yollarının kesişmesi muhtemel bir ironi olsa da Komiser Escherich'in Otto Quangel'in verdiği mesajları içselleştiren tek kişi olması kadar büyük bir ironi olamazdı. Sondaki intiharı ise manen Klugue'ninkiyle özdeşleşmişti belki...

Konu üzerine çok fazla birşey söylemektense kendi çıkarımlarımı yazmak istedim ve uzun zaman sonra da bu benim ilk yazım oldu. 

George Orwell/Hayvan Çiftliği ve Albert Camus'un Yabancı isimli kitaplarına bir sonraki yazımda değineceğim. Ne zaman mı ? Tabiki Jose Saramago'nun Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş'u bittiği zaman...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tutunamayanlar-3 (Açıklamalar)

SÜLEYMAN KARGI'NIN AÇIKLAMALARI Süleyman Selim'in ısrarı ile şarkılara mısra mısra açıklamalar yazmıştı. Selim "onlar, onlar" diye tutturmuştu. Ama kimdi bu onlar ? Neticede "biz değildik" dedi Süleyman Kargı en sonunda..Peki bu açıklamalar neydi, neyin nesiydi.. King Solomon ile ilgili öyle güzel kurgulanmış öyküler vardı ki gerçek ile fantastik birbiri içine geçiyordu. Bir de mutlaka bir 'Kargı' ya da 'Kargıcı' var idi. Bilig Tenüz yani Bilgi Denizi isimli bir kitaptan ise detaylıca bahsediliyor ve günümüz koşulları ile ilişkilendiriliyordu. Bazı kelimelerin ise Türkçeleştirilmiş anlamları özelllikle dikkatimi çekmişti. Mesela felseyeye özbilgenlik deniyordu, tümaçtarsız ise 'tümüyle açık seçik ve tartışmaya yer vermeyecek biçimde' demekti. Cebir zorbilim olarak karşımıza çıkarken yerölçümsel geometrik, doğaötel metafizik oluyordu.Bir de bir tanımlama vardı ki okurken yüzümde şapşalca bir gülümseme yayılmasına engel olamamışt

Tutunamayanlar-1

Şimdiye kadar okumadığım için çok şey kaybettiğimi düşündüğüm bir kitap.. Bölüm bölüm inceleyelim. Öncelikle bu yazıda olacak alt başlıkları bir sıralayalım: Önsöz/Ömer Madra Geleceği Elinden Alınan Adamın Geçmişi de Elinden Alınacak Diye Korkuyorduk/Enis  Batur Sonun Başlangıcı Yayımlayıcının Açıklaması Birinci Bölüm Öncelikle sy 9-12 arası Ömer Madra tarafından yazılan önsöz için ayrılmış. Madra kendisi dahi Oğuz Atay için önsöz yazmanın ne kadar zor olduğunu anlatarak yazmış bu satırları; Oğuz Atayı'ın bu duruma bakış açısını bildiği için hem zorlanmış hem de gururlanmış. Bunu nereden mi biliyoruz? Kendi sözlerinden..  Size bir soru ? Bir kitap ne kadar güzel olabilir ? Önsöz'ünden Sonsöz'üne kadar altı çizilecek cümleler bulabiliyorsanız işte o kitap şahanedir. Hiç düşünmeden "Tutunamayanlar"ı ömrümün kitabı olarak addettikten sonra buradaki alıntılarıma geçebilirim... (Alıntılara ön yargı ile yaklaşmayalım, biliniz ki burada önsözü yazan müellif d

Tarık Bugra ve Siyah Kehribar

Bu seferki yazım Tarık Buğra hakkında olacak. Kendisi çok yönlü bir yazar olmakla beraber hayat hikayesinin de okunmaya değer olduğunu düşünüyorum. Tıp eğitimi ile başlayan kariyeri yazarlıkla son bulmuş. Kendi ağzından Siyah Kehribar romanının sunuşunu mutlaka okuyup ne kadar objektif bir özeleştiri yapabildiğini görmenizi isterim. Siyah Kehribar romanı kurgusu dışında, indirgenmiş tekdüzeliği ve yazarın kendisinin de hemfikir olduğu bir samimiyet ve içtenlik duygusu ile yazılmış olup insan karakteri ile ilgili güzel tespitler içermektedir. Özellikle bazı alıntıları sizinle paylaşmak istiyorum: "Herşey güzel olmalı; tatlı olmalı. Her hareketimiz ve her saadetimiz tatlı olmalı. Günlerimizi, birbirimizi çirkinleştirmemeliyiz. Ayrılırken bile güzel olmalıyız. Yoksa neye yarar ? Ben ancak böylesine razıyım. Bu bir kuvvet işidir. Kendimize güvenemiyorsak hiç başlamayalım çok daha iyi olur." diyordu romanın ana kahramanının sevdiği kadın. Ne kadar da güzel ifade edilmi