Ana içeriğe atla

Tarık Bugra ve Siyah Kehribar



Bu seferki yazım Tarık Buğra hakkında olacak. Kendisi çok yönlü bir yazar olmakla beraber hayat hikayesinin de okunmaya değer olduğunu düşünüyorum. Tıp eğitimi ile başlayan kariyeri yazarlıkla son bulmuş. Kendi ağzından Siyah Kehribar romanının sunuşunu mutlaka okuyup ne kadar objektif bir özeleştiri yapabildiğini görmenizi isterim.



Siyah Kehribar romanı kurgusu dışında, indirgenmiş tekdüzeliği ve yazarın kendisinin de hemfikir olduğu bir samimiyet ve içtenlik duygusu ile yazılmış olup insan karakteri ile ilgili güzel tespitler içermektedir. Özellikle bazı alıntıları sizinle paylaşmak istiyorum:

"Herşey güzel olmalı; tatlı olmalı. Her hareketimiz ve her saadetimiz tatlı olmalı. Günlerimizi, birbirimizi çirkinleştirmemeliyiz. Ayrılırken bile güzel olmalıyız. Yoksa neye yarar ? Ben ancak böylesine razıyım. Bu bir kuvvet işidir. Kendimize güvenemiyorsak hiç başlamayalım çok daha iyi olur." diyordu romanın ana kahramanının sevdiği kadın. Ne kadar da güzel ifade edilmiş hisler. Bazen kitaplar (hatta kitaplardaki karakterler) vizyonumuzu geliştirmek adına bir çok kişiden daha iyi birer öncü olabilmekteler. Bu satılarını okurken de bunları hissettim.

"Bulutlar alçalmış, alçalmış, şehrin omuzuna abanmıştı. Kül rengi bir aydınlığın içinde herşeyin hüzünlü bir görünüşü vardı. Hatta gülen çehrelerin bile. Böyle bir akşamda hüznü dünyanın kurtarıcısı diye düşünebilirdiniz."diyordu yazar. Kimi zaman kendi hüzünlerimiz de bizim kurtarıcımız oluyor. Böyle zamanlarda ise hep Nietzsche gelir aklıma, onun bu buhranlı anları doğum sancısına benzetişini anımsarım. Hep sonunda olumluya bir adım daha yaklaştığımızı düşünürüm, en azından ben kendimi öyle bulurum. Burda tek sorun hüznü omuzlayacak kadar güçlü olup olmayacağımızdır ki aslında bu çok yönlü incelenmesi gereken başka bir konudur.

"Yağmurun sesini işitebiliyor musun ?Ben duyuyorum, öyle hep aynı fısıltı ile, hiç bir müzisyenin asla cesaret edemeyeceği bir ısrarla, aynı sesleri tekrarlayarak yağıyor. Bu yok edici bir tesirdir. İnsanlar yağmuru dinlememekle çok iyi ediyorlar." Tekdüzelik bazen yıkıcı olabiliyor. Ne demişti şair : Belki yakışırdı beyaz bu kadar çok tekrarlanmasa !!!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tutunamayanlar-3 (Açıklamalar)

SÜLEYMAN KARGI'NIN AÇIKLAMALARI Süleyman Selim'in ısrarı ile şarkılara mısra mısra açıklamalar yazmıştı. Selim "onlar, onlar" diye tutturmuştu. Ama kimdi bu onlar ? Neticede "biz değildik" dedi Süleyman Kargı en sonunda..Peki bu açıklamalar neydi, neyin nesiydi.. King Solomon ile ilgili öyle güzel kurgulanmış öyküler vardı ki gerçek ile fantastik birbiri içine geçiyordu. Bir de mutlaka bir 'Kargı' ya da 'Kargıcı' var idi. Bilig Tenüz yani Bilgi Denizi isimli bir kitaptan ise detaylıca bahsediliyor ve günümüz koşulları ile ilişkilendiriliyordu. Bazı kelimelerin ise Türkçeleştirilmiş anlamları özelllikle dikkatimi çekmişti. Mesela felseyeye özbilgenlik deniyordu, tümaçtarsız ise 'tümüyle açık seçik ve tartışmaya yer vermeyecek biçimde' demekti. Cebir zorbilim olarak karşımıza çıkarken yerölçümsel geometrik, doğaötel metafizik oluyordu.Bir de bir tanımlama vardı ki okurken yüzümde şapşalca bir gülümseme yayılmasına engel olamamışt

Tutunamayanlar-1

Şimdiye kadar okumadığım için çok şey kaybettiğimi düşündüğüm bir kitap.. Bölüm bölüm inceleyelim. Öncelikle bu yazıda olacak alt başlıkları bir sıralayalım: Önsöz/Ömer Madra Geleceği Elinden Alınan Adamın Geçmişi de Elinden Alınacak Diye Korkuyorduk/Enis  Batur Sonun Başlangıcı Yayımlayıcının Açıklaması Birinci Bölüm Öncelikle sy 9-12 arası Ömer Madra tarafından yazılan önsöz için ayrılmış. Madra kendisi dahi Oğuz Atay için önsöz yazmanın ne kadar zor olduğunu anlatarak yazmış bu satırları; Oğuz Atayı'ın bu duruma bakış açısını bildiği için hem zorlanmış hem de gururlanmış. Bunu nereden mi biliyoruz? Kendi sözlerinden..  Size bir soru ? Bir kitap ne kadar güzel olabilir ? Önsöz'ünden Sonsöz'üne kadar altı çizilecek cümleler bulabiliyorsanız işte o kitap şahanedir. Hiç düşünmeden "Tutunamayanlar"ı ömrümün kitabı olarak addettikten sonra buradaki alıntılarıma geçebilirim... (Alıntılara ön yargı ile yaklaşmayalım, biliniz ki burada önsözü yazan müellif d