Ana içeriğe atla

Ruhumuza Dokunanlar

Ruhumuza dokunanlar.. Bu başlığı özellikle seçtim, neden mi ? Yazımın içeriği boyunca bunu anlatmaya çalışacağım, lakin en baştan şunu söyleyebilirim ki bu yazı "müzik" hakkında olacak ve ben adım adım gitmeyi seviyorum. Blogumun adından da anlayacağınız üzere ben ciddi anlamda hayalperest bir insanım, gündüz gözüyle rüya gören cinsinden. Hayal kurmayı çok seviyorum ve bu hayallerimi zamanı gelince gerçekleştirmeyi de .. Küçük bir kızken kulaklıkla müzikler dinleyip hayallerimi yaşarmışcasına içine dalardım. Kendime ait fantastik bir dünyam vardı, gerçi o dünyadan tamamen kopmuş olduğumu söyleyemem. Beni bu harikalar diyarına götüren yardımcım ise hep müzik olmuştur, yaşa ve yaşanmışlıklara bağlı olarak türler değişiklik göstermiş olsa dahi müzik benim hayatımda baki kalan tek unsur olmuştur; sanırım bundan mütevellit müzisyen bir koca buldum kendime =) Özel hayatıma çok girmeyeceğim sadece düşüncel boyutta kalacak anlatacaklarım...

Herkesin hayatında vazgeçemediği, dinlediği zaman kendisini bir zaman tünelindeymişcesine belirli bir anın üzerine bırakıveren parçalar vardır; işte bugün onları bulup çıkaracağız. Belki tek seferde bitmeyecek bu yazı, zaman zaman güncellenecek bunu şimdiden öngöremiyorum..

Benim en sevdiğim parça yoktur aslına bakarsanız en sevdiğim anlarım, anılarım ve bana bunları çağrıştıran parçalarım vardır, bu parçalar benim duygularımdır, bundan mütevellit sıralama yapmayacağım.


 Him-One Last Time

Bu şarkıyı öldüğüm zaman arkamdan çalınması için vasiyet edeceğim. 


Bu aralar ise sardığım, taktığım tek bir şarkı var. Tabiki Dream Theater'den... Eşim sayesinde tanışmış olduğum harikötesi bir progressive metal grubudur kendisi.. Eşim Jordan Rudas hastası olmakla beraber benim Petrucci hayranı olduğumu bilmenizi isterim. Aslında eşimin telinin melodisi de Petrucci'nin bir solosudur. Öyle ki bu soloyu köpeğimiz dahi bilmektedir,ne zaman tv den dinlesek evde gezinip eşimin telefonunu aramaya başlamaktadır :)

Şimdi öncelikle bahsettiğim videoyu paylaşıp onun eşliğinde yazıma devam etmek istiyorum.




Petrucci nin gülüşüne hastayım..Sizce de çok tatlı gülmüyor mu ? Özellikle çalarken..

Şimdi de az önce bahsettiğim parçanın videosunu paylaşacağım, hani solosu eşimin telefon melodisi olan ve köpeğimizin dahi aşina olduğu şu parça...




Şimdi de solo bölümünü...





Bir diğer parça.. Mehmet Erdem.. Herkes Aynı Hayatta.. Ömrümün şarkısı..


 

Gözlerimi açsam da sen çıksan karşıma
Gel beni azad et kayboldum  karanlıkta
Ben bizi unutmam gitmek yakışmaz bana
Yolcuyuz hayatta, sen gel otur yanıma..!!

Bu şarkıyı ben çok severim, sevmeyi seven bir insan olduğum için; belki de akrep burcu olduğum için bilemiyorum lakin herşeyi farkına vararak yapmayı isterim. Bazen gökyüzüne yükselip hücrelerime, zerrelerime değin ayrılıp yeniden hayat ve oksijen dolu olarak birleşmek istemişimdir. Sanırım bu kadar farkındalık da iyi değil, neyse :)

Bir diğeri.. Bazılarının anısı özel olduğu için anlatmayacağım, sadece paylaşacağım..

Parmak uçlarım tanımak istiyor seni
Dokunmak istiyor çocuklar gibi..

 
Peki what about Ozzy Osbourne ?


 I Just Want You..!!!

Gariptir yanımda sıcak şarap (bu kez ısıtmadım ama) arka fonda Metallica'nın bir parçası eşliğinde yazmaya çalışıyorum bu satırları.. Arka fondaki Metallica parçasını merak edenler için ise;


Haydi tarz değiştirelim :) Lakin biliniz bunlar benim için özeldir ve rastgele seçilmemişlerdir :) Öncelikle şunu belirtmek isterim ki Deniz'in herşeyine hastayım, gerek gitar çalış şekline gerekse sahne performansına.. Kocamın bir doğumgünü süprizinde Kurban'ı canlı dinlemiştim ve çok çok beğenmiştim. Lakin en sevdiğim şarkıları olan Yine'nin solosunu çalmamıştı da o vakit birazcık kızmıştım :)

Panik-Diskotek

Kurban-Yine


Yine beni üniversite sınavına hazırlandığım zamanlara götüren bir başka parça.. Teoman..

Oysaki özgürlüğü seçmek
Başka vücutlar sevmek
Bir şehri tam kalbinden
Beyninden vurup gitmek var
Aklımda...

diyordu Teoman, bizim de içimiz gitmesine rağmen, sadece dershane sınav sonuç belgelerimizin ardına yazabiliyorduk sözlerini..

Gelelim bir diğer şarkıya; birçok kişi muhtemelen Hande Yener yorumuyla tanımış olsa da bizim Ünlü'den dinlemeyi sevdiğimiz bir parça...Muhtemel bir çok kişi de bu şarkının hikayesini biliyordur, zaten yanlış hatırlamıyorsam grubun vokali kendisi anlatmıştı, klip de bunu doğruluyor :) Ünlü grubunun vokali bir akşam ciddi derecede sarhoşken bir kadın görür ve aşık olur, geceyi onunla geçirir lakin ertesi gün onun kadın değil bir trans olduğunu fark eder ve kafasından aşağı kaynar sular dökülmüş gibi olur :) Haydi izleyelim...


Şimdi benden çok eşimin çok sevdiği iki parçaya değinmek istiyorum. Bir tanesi Orhan Atasoy-Gemiler.. Çoğu zaman üzerine konuşup aynı sonuca varmışızdır, çağına göre çok ileri görüşlü bir klip.. Ben her dinlediğimde ilk aklıma gelen eşim olduğu için bu şarkı benim nezdimde onunla eşleşmiştir sanki..Eşim dj lik yaptığı dönemlerde bunun değişik sanatçılar tarafından yapılan yorumlarını peş peşe çaldığını söyler durur, lakin ben burada hepsine yer vermek yerine Orhan Atasoyla yetineceğim, diğer yorumları netten dinleyebilirsiniz. Yanlış hatırlamıyorsam;Teoman, Melis Danişmend ve Zerrin Özer yorumları da vardı...



Diğeri ise Serdar Öztop-Sükut



Ben Serdar Öztop ismini Hakanla öğrendim. Lise ve üniversite yıllarımda Haluk Levent dinlediğimizi sanarken de aslında Serdar Öztop dinlediğimizi o zaman anladım ve hayal kırıklığına uğradım :) Neyse efenim günlerden birgün Serdar Öztop'a mail attım ve küçük bir ricada bulundum. Sevgilimin benimle birlikte geçireceği ilk doğumgünüydü ve kendisinden bir tebrik maili göndermesini istedim, beni kırmadı ve tam gününde unutmadan gönderdi :) Ben işimi garantiye almak adına yaklaşık bir buçuk ay önce yakasına yapışmıştım gerçi :) Tek sahnesine hiç gitmedim ama Cem Köksal ile birlikte kurmuş oldukları Gitarizma sahnesine yine sevgilimle gidip mest olarak dinlemiştik kendilerini.. He bana sorsanız ben Cem Köksalcıyım o ayrı, severim kendisini çok :) Gerçi o da daha sonralarında müziği ikinci plana atarak Gezi Partisi işleri ile uğraşmaya başladığından mütevellit kendisine pek denk gelemiyoruz. Gitarizma oluşumu ise son konserini Ankara'da vererek kapanışını yaptı. Gerçi Serdar Öztop daha öncesinde ayrıldığını açıklamıştı. Yine düğün zamanı ben Cem Köksal'a msj atıp şahidim olmasını da istemiştim:) Çok tatlı bir insandır ama kendisi öyle demeyin :) Hakan'a kalsa kendisi bir malmsteen kopyasıdır lakin öyle olması onun virtüöz olduğu gerçeğini değiştirmez..

Bu oluşum sayesinde tanıştığım bir isim daha vardı: Gür Akad.. Yakın zaman önce "Sonsuza" isimli bir albüm çıkardı ve tabiki koşa koşa gittim aldım :) Hala arabamda durur ve ara ara dinlerim, yanında bir cd daha vardır o da Kurtalan Express'in Göğe Selamı'dır ki onu da severiz çok ... Ayrıca daha sonradan Gür Akad'ın yıllar önce Candan Erçetin ile birlikte Eurovizyon'a katıldıklarını öğrenince çok şaşırmıştım.


Candan Erçetin demişken ..



Bu yazı sanırım bu gece bitmeyecek, şarkılar listeme eklendikçe ekleniyor. Çok uzun bir yazı olmasından ise bir yazı dizisi olmasını tercih ederim, okuyanları da düşünmek gerek değil mi :) Şimdi benim çocukluk yıllarımda etkisi büyük olan ve babamla özdeşleştirmiş olduğum bir grup hakkında kısa da olsa birkaç şey söylemek istiyorum:


Ezginin Günlüğü.. O dönemlerde müzik çalar moda idi, babam da akşamları müzik dinleyerek uzanırdı ve kaset bittiği zaman ben büyük bir görev gibi gider, kasetin arka yüzünü takardım. Bunu severdim, çocukluğumuzu severdim..

AŞK HİÇ BİTER Mİ ? 

Bitmez, nefes aldığımız müddetçe yüreğimizde yeşerir, sevdiklerimize bağlar bizi, yeri gelir ışık olur yeri gelir umut..

AŞK demişken;
 Aşağıdaki parça ile şimdilik bu  yazı son bulsun ve en kısa zamanda devamı gelsin; sizler de sizin için anlamı olan şarkıları yazabilirsiniz. Örneğin aşağıdaki şarkı benim için sıcacık ve samidir, mutluluğun çağrışımıdır ve hep öyle kalmasını umut ediyorum...


Fırıtınam, felaketim, hasretim..
Sevdiğim adam'a..
ya da ondan bana..
Ne fark eder ki ?

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tutunamayanlar-3 (Açıklamalar)

SÜLEYMAN KARGI'NIN AÇIKLAMALARI Süleyman Selim'in ısrarı ile şarkılara mısra mısra açıklamalar yazmıştı. Selim "onlar, onlar" diye tutturmuştu. Ama kimdi bu onlar ? Neticede "biz değildik" dedi Süleyman Kargı en sonunda..Peki bu açıklamalar neydi, neyin nesiydi.. King Solomon ile ilgili öyle güzel kurgulanmış öyküler vardı ki gerçek ile fantastik birbiri içine geçiyordu. Bir de mutlaka bir 'Kargı' ya da 'Kargıcı' var idi. Bilig Tenüz yani Bilgi Denizi isimli bir kitaptan ise detaylıca bahsediliyor ve günümüz koşulları ile ilişkilendiriliyordu. Bazı kelimelerin ise Türkçeleştirilmiş anlamları özelllikle dikkatimi çekmişti. Mesela felseyeye özbilgenlik deniyordu, tümaçtarsız ise 'tümüyle açık seçik ve tartışmaya yer vermeyecek biçimde' demekti. Cebir zorbilim olarak karşımıza çıkarken yerölçümsel geometrik, doğaötel metafizik oluyordu.Bir de bir tanımlama vardı ki okurken yüzümde şapşalca bir gülümseme yayılmasına engel olamamışt

Tutunamayanlar-1

Şimdiye kadar okumadığım için çok şey kaybettiğimi düşündüğüm bir kitap.. Bölüm bölüm inceleyelim. Öncelikle bu yazıda olacak alt başlıkları bir sıralayalım: Önsöz/Ömer Madra Geleceği Elinden Alınan Adamın Geçmişi de Elinden Alınacak Diye Korkuyorduk/Enis  Batur Sonun Başlangıcı Yayımlayıcının Açıklaması Birinci Bölüm Öncelikle sy 9-12 arası Ömer Madra tarafından yazılan önsöz için ayrılmış. Madra kendisi dahi Oğuz Atay için önsöz yazmanın ne kadar zor olduğunu anlatarak yazmış bu satırları; Oğuz Atayı'ın bu duruma bakış açısını bildiği için hem zorlanmış hem de gururlanmış. Bunu nereden mi biliyoruz? Kendi sözlerinden..  Size bir soru ? Bir kitap ne kadar güzel olabilir ? Önsöz'ünden Sonsöz'üne kadar altı çizilecek cümleler bulabiliyorsanız işte o kitap şahanedir. Hiç düşünmeden "Tutunamayanlar"ı ömrümün kitabı olarak addettikten sonra buradaki alıntılarıma geçebilirim... (Alıntılara ön yargı ile yaklaşmayalım, biliniz ki burada önsözü yazan müellif d

Tarık Bugra ve Siyah Kehribar

Bu seferki yazım Tarık Buğra hakkında olacak. Kendisi çok yönlü bir yazar olmakla beraber hayat hikayesinin de okunmaya değer olduğunu düşünüyorum. Tıp eğitimi ile başlayan kariyeri yazarlıkla son bulmuş. Kendi ağzından Siyah Kehribar romanının sunuşunu mutlaka okuyup ne kadar objektif bir özeleştiri yapabildiğini görmenizi isterim. Siyah Kehribar romanı kurgusu dışında, indirgenmiş tekdüzeliği ve yazarın kendisinin de hemfikir olduğu bir samimiyet ve içtenlik duygusu ile yazılmış olup insan karakteri ile ilgili güzel tespitler içermektedir. Özellikle bazı alıntıları sizinle paylaşmak istiyorum: "Herşey güzel olmalı; tatlı olmalı. Her hareketimiz ve her saadetimiz tatlı olmalı. Günlerimizi, birbirimizi çirkinleştirmemeliyiz. Ayrılırken bile güzel olmalıyız. Yoksa neye yarar ? Ben ancak böylesine razıyım. Bu bir kuvvet işidir. Kendimize güvenemiyorsak hiç başlamayalım çok daha iyi olur." diyordu romanın ana kahramanının sevdiği kadın. Ne kadar da güzel ifade edilmi