Ana içeriğe atla

Kayıtlar

TANRIM BENİ YAVAŞLAT!

Aklımı sakinleştirerek, kalbimi dinlendir. Zamanın sonsuzluğunu göstererek, bu telaşlı hızımı dengele. Günün karmaşası içinde, bana, sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükûnetini ver. Sinirlerim ve kaslarımdaki gerginliği, belliğimde yaşayan akarsuların melodisiyle yıka, götür. Uykunun o büyüleyici ve iyileştirici gücünü duymama yardımcı ol. Anlık zevkleri yaşayabilme sanatını öğret.  Bir çiçeğe bakmak için yavaşlamayı, güzel bir köpek ya da kedi okşayabilmek için durmayı, güzel bir kitaptan birkaç satır okumayı, balık avlayabilmeyi, hülyalara dalabilmeyi öğret. Her gün bana kaplumbağa ve tavşan masalını hatırlat. Hatırlat ki, yarışı her zaman hızlı koşanın bitirmediğini, yaşamda hızı artırmaktan çok daha önemli şeyler olduğunu bileyim. Heybetli meşe ağacının dallarından yukarıya doğru bakmamı sağla. Bakıp göreyim ki, onun böyle güçlü ve büyük olması, yavaş ve iyi büyümesine bağlıdır. Beni yavaşlat Tanrım ve köklerimi yaşam toprağının kalıcı değerlerine doğru göndermeme yardım et. Yardı
En son yayınlar

KARANTİNA GÜNLÜKLERİ

Son günlerin en önemli konusu Covid-19. Hepimiz bu salgından mağdur bir biçimde biraz da korkarak tedbilere de uyarak evlerimizde kalmış bulunmaktayız. Blog serüvenim aslında çok uzun yıllar önce başladı. Lakin hem dağınık zihinli ve aynı anda pek çok işe koşturmaya alışık bir insan olmamdan mütevellit bu sayfayı baya bir zaman ihmal ettim. Kitap okumak benim için bir tutkudur, çocukluğumdan itibaren serüvenime eşlik etmiştir. Bu sürede hazır evdeyken bir kaç şey paylaşmak istedim sizinle. Bu yazı elbette bu virüsün hayatımızı olumsuz etkileri üzerine olmayacak. Aksine evde de kaliteli vakit geçirmeyi bilen ve seven biri olarak, okuduğum kitaplar ve bunların tesirlerinden yola çıkarak size başka pencereler aralamak istedim. İlk kitabımla başlamak istiyorum. Bu kitap bana dostum'un hediyesi idi çünkü o sevdiğiniz detayları bilip gününüzün güzelleşme sebebiydi. Burak Aksak ismini ilk Leyla ile Mecnun dizisiyle tanıdım ben. Sonra da peşini hiç bırakmadım zaten. Yazılarını takip ett

Tiyatro, seni biz pek çok severiz..

İlk Not: Bu yazıyı 2 Nisan 2016 da yazmaya başlamış lakin yarım bırakmışım ..  Başka bir yazı üstünde çalışırken denk geldim. Hiç dokunmadan paylaşıyorum, eksiklerini sonra tamamlayacağım ! Yorumlarınızı beklerim. Keyifli okumalar... Bu yazıyı eşimin yapmış olduğu bir ppt sunusunu baz alarak hazırlıyorum. Kendisiyle gittiğimiz ilk oyunu hatırlayamıyorum :) En azından uzunca bir aradan sonra ilk kez onunla tiyatro'ya gitmiş olduğumu biliyorum ya, o bana yeter :) Özel, devlet, şehir, belediye demeden, bazen haftada iki kere tiyatroya gittik; şimdi nacizane bunları derleyip toparlayıp fikirlerimi yazacağım size. Şunu belirtmek isterim ki, Hakan'ın seçmiş olduğu oyunların hiçbirinden sıkılmadım, aksine çok sevdim çünkü o tesadüfen oyun seçmez, tabiri caizse ince eler sık dokur, yani gitmeden önce mutlaka ön araştırma yapar. Ferhan Şensoy ile başlayalım; kendisini ilk ve tek canlı izlediğim oyun "İşşizler Cennete Gider" idi, yakın zaman öncesinde bir sinema fil

Buhurumeryem ve Madonna

Kelimeler var, İnmayı seçtiğim. ‘Mesafe’ var mesela, Tüm boşlukları kapsıyor. Kalbimle kabilemin arasını açıyor. Tanrı var bir, İnanmayı seçtiğim, tek bir cümleye sığan; “Önce söz vardı” Gayba ve mahva gırtlağa kadar, Bizi bir ömür borçlandıran. Biliyorsun sen ve ben, O söze borçluyuz yokluğumuzu ezelden. Floral isyan, Çiçekler, çalılar var, İnanmayı seçtiğim, Hemen her gün sayısız buhurumeryem, Belediye mezadından caddelere saçılan, Madonna’nın esamisi okunmayan modern bir çöle, Kablolarla bağlanmış 10 milyon köle. Görüyorsun bir potluk Var her şey ile Herkesin arasında. Hikayeden biçilen Bir kostüm giyiyorum. Evet öyle, ben bile Objektife doğrudan bakıyorum. Kimsenin ismi üzerine tam oturmuyor. İnandığım yerler var: Şu sokak ve Kamçatka Çöller var; Taklamakan ve Kalahari Matta Hari adında hançerli bir sevgilim Uzun bir adım olsa düpedüz tehlikeli Seninle gezegenin her yerine gelirim.                                                     Dündar HI

7

Sayıların Gizli ve Güncel Anlamları Son kalan gücümüzle yalan söylüyoruz sorduklarında: Dünyanın harikalarını aramaya çıkmıştık; bu da bir siyasi tercih ya da bir yaşam tarzı, bir inanç hatta bir felsefe, diyoruz. İnanmıyorlar. Sorguya çekiyorlar. Bir tanrının kurban edilirken söylediği son sözleri; mağarada uyuyanların ne rüya gördüklerini; cennetin ve cehennemin katlarını; gökkuşağının renklerini; haftanın günlerini ki herbiri çoktan ölmüş barbar bir tanrının adını taşır; kitabın mühürlerini; müziğin ruhunu soruyorlar. Aradığımız harikaların çoktan yıkılıp gittiğini biliyoruz da söyleyemiyoruz. Romantik düşler içinde kelime oyunlarına başvurmaktan vazgeçtiğimiz bir anda itiraf ediyoruz günahlarımızı. Çünkü kadim kentlerin üzerine kurulduğu tepelerin adlarıdır onlar; Şehvet, oburluk, açgözlülük, tembellik, öfke, kıskançlık ve gurur. Evet yedisi de cüce, yedisi de kıpır kıpır, iç dünyamız dediğimiz küçük karanlık ormanda yaşarlar. Neyse ki bu bir masal yetişkinler için anlatılan, gaz

Süt

"Bulutlar alçalmış, alçalmış, şehrin omuzuna abanmıştı. Kül rengi bir aydınlığın içinde herşeyin hüzünlü bir görünüşü vardı. Hatta gülen çehrelerin bile.. Böyle bir akşamda hüznü dünyanın kurtarıcısı diye düşünebilirdiniz..." "Yağmurun sesini işitebiliyor musun ? Ben duyuyorum, öyle hep aynı fısıltı ile, hiç bir müzisyenin asla cesaret edemeyeceği bir ısrarla, aynı sesleri tekrarlayarak yağıyor. Bu ne yok edici bir tesirdir. İnsanlar yağmuru dinlememekle çok iyi ediyorlar." Siyah Kehribar

Günün Alıntılaması

Peki ya ben ? Bu alçak tavanlı şehirde kazasız belasız ne kadar yükseğe sıçrayabilirdim ? Denize tohum atsam, baltayla nakış işlesem, cehennemde yelpaze satsam... Kişisel bahtsızlığımı da kapsayacak majör felaketlerin arifesinde gündelik hayatın kronik monotonluğu her nasılsa nihayete ermiyor. Murat MENTEEŞ 2013