Ana içeriğe atla

Leyla ile Mecnun



Kendi Çölünde Kaybolanların Hikayesi

Bir tür absürt komedi formatında bir dizi olmakla birlikte final yapamadan yayından kaldırılmıştır. Dizi yayından kaldırılınca TRT yönetimi büyük tepki çekmiştir. Sebebi dizi oyuncularının gezi eylemlerine bireysel tepkilerini göstermek amacıyla çekmiş oldukları bir videodur. Aşağıda buna sebebiyet veren videoyu bulabilirsiniz.

Dizinin yapımını Efatun Film üstlenmiştir. Dizi 3 sezon yayımlanmıştır. Senaristliğini Burak Aksak, yönetmenliğini ise Onur Ünlü yapmıştır. İlk bölüm 9 Şubat 2011'de yayına girmiştir. Gerçi ben ilk bölümünden itibaren izlemeye başlamadı isem de sonrasında ilk bölümünü tekrar be tekrar izlemiş bulunmaktayım. Son Bölümü 103. bölüm olmuştur. Aynı zamanda Behzat Ç. ile ortak bir bölüm çekmişlerdir, bu sahne iki dizide de yayımlanmıştır. Sonrasında "Ben de Özledim" isimli bir dizi ile farklı bir kurguda aynı oyuncularla devam edilmek istense de reyting sıkıntısı yüzünden kanal dizinin çekimlerine son vermiştir. Gerçi TRT1 de aynı gerekçeyi öne sürmüştü diziyi yayımdan kaldırırken. Ancak burada en büyük ironi TRT1'in, Star TV Ben de Özledim'in son bölümünü yayımladığı gün Leyla&Mecnun'un Ramazan Özel çekimini yayımlaması olmuştu. Bunun üzerine dizi ekibi o akşam canlı olarak Ben de Özledim'in  son bölümünün izlenmesini, Leyla&Mecnun Ramazan Özel bölümünün ise internetten izlenmesini salık verdiler.

Şimdi gelgelelim Leyla&Mecnun dizisinin genel içeriğine ve oyuncu kadrosuna. Bilindiği üzre Leyla karakteri sürekli değişken olmakla beraber diğer karakterler sabit kalmıştır. Buna rağmen dizi fenomen olma yolunda sağlam adımlarla ilerlemiştir.

İlk olarak bu absürt komedinin konusuna genel hatlarıyla değinelim:

Aynı gün hastanede doğmuş iki bebek vardır; bunlardan biri Leyla diğeri ise Mecnun'dur. Hastane çok kalabalık olduğu için bu iki bebek aynı  yatakta yatmak durumunda kalmışlardır. Bunun üzerine İskender (Mecnun'un babası) Leyla'nın babasına bu iki bebeği beşik kertmesi yapmaları gerektiğini önerir ve kaderleri bu andan itibaren birlikte yazılmış olur. Zaman geçer; bebekler büyür. İskender taksi sürücülüğü yaparak hayatını kazanmaya devam etmekte iken Leyla'nın babası işleri büyütmüş ve zengin bir iş adamı olmuştur. Mecnun hala lise bitirme sınavlarını veremememişken Leyla ise bir özel üniversitede okumaktadır. Bir gün İskender ve eşi, Mecnun'a durumu anlatır ve aynı günün akşamında Leyla'yı istemeye giderler. Tabiki bu durumu anlamlandıramayan Mecnun, ilk başta tepki vermesine karşın babasından çekincesi üzerine durması gereken noktayı da bilir.  Lakin bu iş Mecnun, Leyla'yı görene dek sürer çünkü bu anda ilk görüşte aşk deyimi gerçek oluverir, en azından Mecnun için...Mecnun kızı etkilemek için ne yapacağını bilemez bir halde iken bir gece rüyasında ak sakallı dedeyi görür ve işler o andan itibaren karışır. Neden mi ? Çünkü rüyalarında gördüğü aksakallı dede birden gerçek oluvermiş ve rüyalarından gerçek hayatına fırlayıvermiştir; hatta öyle bir an gelmiştir ki Mecnun yatağını dahi ak sakallı dede ile paylaşmak zorunda kalmıştır. Bundan sonra ilk sezon dizi Leyla (Ezgi Asaroğlu) ve Mecnun arasındaki maceraları anlatan bir sürü serüveni içerir.

Sonrasında ne mi olur? Dizi oyuncuları bir gün çekim esnasında birbirine girer. Arda rolündeki Ushan Çakır, Ezgi Asaroğlu'nun boğazını sıkınca ikisi de Onur Ünlü tarafından dizi kadrosundan çıkarılır. İşte karmaşa bundan sonra başlar ve Leyla karakterleri düzenli bir şekilde değişmeye başlar. Bu sebeple de dizi kadrosunu yazımın sonunda resimlendireceğim. Yapımcılar bu durumu kolay atlatmak için esas Leyla'yı bir trafik kazasında öldürürler. Mecnun bir süre hiç kimseyle konuşmaz. Hatta Ramazan ayı için çekilen özel bölümde de Mecnun hiç kimseyle konuşmamaktadır.Sonra Mecnun, Leyla'nın organlarının bağışlandığını öğrenir. Bunun üzerine Şirin ve Sedef ile tanışır. Şirin Leyla'nın kalbini, Sedef ise ciğerini almış olmakla birlikte bir zaman sonra Sedef'in asıl isminin de aslında Leyla olduğunu öğrenir. Zaten Mecnun başını hiçbir zaman Leyla'lardan kurtaramamıştır. Şirin bilgili ve kültürlü aynı zamanda entellektüel bir kızdır lakin herşeyi bilimsel bir formüle indirgemeye çalışmaktadır. Diğer tarafta Sedef ise kuryelik yaparak hayatını kazanmakla birlikte, olduğu gibi bir kızdır; insanın içini ısıtan bir küçük kara balıktır; karadır, kapkaradır. Mecnun ikisi arasında gidip gelir, bir türlü karar veremez. O aslında Leyla'sını aramakta, acı çekmekte ve onu bulamamaktadır. Sonuçta iki kız da mahalleden gider ve Mecnun yine kendisiyle başbaşa kalır.Bu devir böyle devran ederlen babasının arkadaşı Ömer mahalleye gelir. Ömer'in bir de organizasyon işleri ile uğraşan Leyla isminde bir kızı vardır. Mecnun bu kıza da görür görmez aşık olur. 

Ben de Özledim'in ilk bölümünde Leyla&Mecnun devam etse idi final bölümünün nasıl olacağına dair bir öngörüde bulunmuşlardı. Sonrasında Burak Aksak bu düşüncenin Ali Atay'a ait olduğunu belirtmiş ve Onur Ünlü ile o şartlar altında en doğru finalin bu olacağına karar vermiş olduklarını beyan etmiştir. Ben yine de bu finale değinmeden geçemeyeceğim:

Mecnun, ilkokul yıllarında trafik kazası geçiren ve kaza sonunda felç olan bir çocuktur. 103 bölümdür yayınlanan dizi aslında felçli Mecnun'un aklından geçen hayal ürünüdür. Annesi Mecnun'a bakamaz ve oğlunu terk edip Almanya'daki akrabalarının yanında gider. Aslında taksici olan babası İskender ise işini bırakıp oğluyla ilgilenmeye başlar. Dizideki Leyla karakteri, Mecnun'un felç geçirmeden önce okulda aşık olduğu kızın ismidir. Leyla'yı tam olarak hatırlayamadığı için dizide dört farklı Leyla yer almıştır. Leyla karakterinin sürekli değişmesinin bir başka nedeni ise Mecnun'un televizyondan izlediği dizilerde gördüğü kadın karakterlerdir. Bu karakterlere aşık olduğu için kafasında Leyla'yı gördüğü oyunculara benzetmiştir. Dizideki Erdal Bakkal karakteri aslında babasının Mecnun'a yemek yedirmeye çalışırken Mecnun'un gözüne ilişen tuzluktur. Babası sürekli "Erdal siparişleri getirdi." dediği için Mecnun, Erdal'ı bu tuzluğa benzetmiştir. Erdal Bakkal'ın karısı Nurten ise yine tuzluğun yanındaki karabiberliktir. Bu yüzden karısı siyah tonlarda makyajlıdır. Çocuklarının yumurta olarak dizide gösterilmesinin nedeni de bu şekilde anlaşılabilmektedir. Tuzluk, karabiberlik ve yumurta Mecnun'un sabah kahvaltısında sıklıklıkla gördüklerinden türettiği hayal kahramanlarıdır.Dizideki İsmail Abi karakteri, Mecnun'un yatağının hemen karşısında duran akvaryumdaki Japon balığıdır. Bu balık renklidir, İsmail Abi karakterinin renkli giyinme sebebi de budur. Mecnun'un babası akvaryuma bir balık daha koymuş ama balık ertesi gün ölmüştür. Bu nedenle Mecnun, İsmail Abi karakterini sürekli hüzünlü olarak hayal etmiştir.Yavuz karakteri geceleri camdan içeri süzülen ağaç dallarının gölgesidir. Bu gölgeler sadece geceleri geldiği, siyah olduğu ve camdan göründüğü için Mecnun bu gölgeyi kafasında bir hırsız olarak hayal eder. Dizide Yavuz karakteri çoğunlukla kapı yerine pencerelerden eve girer. Sakallı Dede karakteri ise Mecnun'a yapılan aşı, şırınga ise Ak Sakallı Dede'nin asasıdır. Ak Sakallı Dede, Mecnun'un vücudundaki mikroplarla yani Karabasan'la savaşır.(tr.wikipedia)




Uluslararası film eleştiri sitesi IMDb'de 62.565 oy üzerinden 9.2/10 puan alan Leyla ile Mecnun sitenin en iyi televizyon dizileri listesinde ilk 10 içerisinde yer almıştır.House ve Lost gibi dev bütçeli dizileri geride bırakıp, bu başarıyı yakalayan ilk Türk dizisi olan yapım ayrıca henüz farklı ülkelere pazarlanmamasına rağmen yabancı paylaşım sitelerinde İngilizce altyazıyla izlenmektedir.Resmî olarak ise Nisan 2012'de Çin Halk Cumhuriyeti devlet televizyonu olan CCTV kanalına satılmıştır.Dizi 51. bölümden itibaren her hafta yayınlandığı gün ve saat içerisinde yayıncı kuruluş tarafından Twitter üzerinden açılan sohbet konuları ile dünyanın en çok konuşulan konuları listesine girmektedir. (tr.wikipedia)

Şimdi gelelim karakterlerimizi yakından tanımaya;

Esas oğlan Mecnun karakterindeki Ali Atay'dır.


Leyla karakterleri;

Ezgi Asaroğlu
Müge Boz-Zeynep Çamcı
Melis Birkan


İsmail abi; Serkan Keskin. Anlatmaya kelimelerin yetmeyeceği güzel insan. İsmail abinin annesi onları daha renkli bir hayat için terketmiştir; daha doğrusu babası İsmail'e bu kadarını söylemiştir. İşte İsmail abi işte sırf bu yüzden renkli ve pullu giysiler giyinmektedir. Saflığın ve temizliğin timsali olmuştur kendisi... Keşke bu hayatta hepimizin bir İsmail abisi olsa... İsmail abi neden hep kıyıda bekleyip gelip geçen gemilere el sallamaktadır, bunu hiç düşündünüz mü? Çünkü babası ölüm döşeğindeyken ona bir söz vermiştir ve babalar hep verilen sözleri tutar.





Yavuz, Osman Sonant.  "Topuk, topuk, topuk" sözleriyle özdeşleşmiş insan... Mecnun'un Yavuz abisi, görev insanı. Hırsız değil, performans sanatçısı.



İskender, Nam-ı diyar İskender Baba; Ahmet Mümtaz Taylan; önünde saygıyla eğilip şapka çıkartılası insandır kendisi...



Kösal Engür; Aksakallı Dede.. Tabi işlerin Köksal Engür adına çok da düzgün gittiği söylenemez. Köksal Engür bir uyuşturucu operasyonu çerçevesinde göz altına alınmıştı.Anlaşılacağı üzere dizinin başı dertten bir türlü kurtulmuyordu. 


"Çay Erdal'da içilir" desem aklınıza ne gelirdi? Tabiki Erdal Bakkal gelirdi değil mi? İsmail abi'nin deyimiyle "Şimbilli Erdal" olur kendisi =)  Büyük üstad Cengiz Bozkurt...

Bu yeri hep görmek istemişimdir, umarım en kısa zamanda nasip olur, tabi yerli yerinde duruyor ise... Wikipedia'dan aldığım güzel  ve kendimce değiştirdiğim bir tanımla devam ediyorum:

Erdal Bakkal; mahallenin kaypak, patavatsız, paragöz, sevimli bakkalı. İskender ile çocukluk arkadaşıdır. Çalışma saatlerinde önlüğünü üzerinden asla çıkarmayan ve "Çay Erdal Bakkal'da içilir" sloganıyla ticaret yapan kişidir. Mahalle'nin dinlenme ve karar alma merkezi Erdal Bakkaldır. İsmail abinin sözü gelir aklıma hep: "Erdal çay bana..!" "Erdal Bakgal" ise her zora düştüğünde "Bana böyle bir bilgi gelmedi" ya da "Bana böyle bir şey söylenmedi" der durur. Hatta o kadar fenomen olmuştur ki "Erdal Bakkal Dansı" diye yeni bir dans türü çıkmıştır ortaya...


Cengiz Bozkurt 

 Diğer oyunculara değinmek gerekirse; 

Arda: Ushan Çakır
Az sakalı/Çakma sakallı dede: Engin Günay
Benjamin/Bünyamin: Sarp Aydınoğlu
Çiçekçi:Sebahat Adalar
Kaan/Gözlüklü çocuk: Ege Tanman
Eylül:Açelya Devrim Yılhan
Gotik Leyla:Neslihan Aker
Hidayet: Mehmet Cihan Ercan
Yedek Kamil: Mehmet Usta
Kubilay: Kubilay Çamlıdağ
Metin Yılmaz:İştar Göksever
Nurten: Nalan Kuruçim
Pakize: Asuman Dabak
Sevim: Ayşe Selen
Suna Turna: Ayşen Gruda
Zeynep:Beste Bereket

Değinemediğim diğer oyuncular da mevcut. Şimdi hızlıca bi özet geçelim:Arda (Ushan Çakır) Leyla'nın (Ezgi Asaroğlu) uzatmalı sevgilisi olmakla beraber Karabasan'ın oğludur. Aynı zamanda Leyla ile okul arkadaşıdır. Arda kaba, düşüncesiz, patavatsız ve şımarık bir çocuktur. Leylayı arada sırada aldatsa dahi yine de ondan vazgeçememektedir. Leyla'nın ailesi de bu çiftin birlikte olmasını istemektedir, çünkü Karabasan, Metin Bey'i bu konuda sürekli sıkıştırmaktadır. Lakin sette çıkan kavga sonucu bu iki oyuncu da dizi kadrosundan çıkarılınca; senaryo gereği Leyla bir trafik kazasında ölür, Arda'yı ise babası Amerika'ya gönderir. Bu kavgaya sebep olduğu iddia edilen diğer oyuncu ise Zeynep rolündeki Beste Bereket idi. O da daha sonra kendiliğinden diziden ayrıldığını açıkladı. Zeynep, Yavuz'un sevgilisi idi. Gözleri görmeyen bir kızı canlandırmmıştı. Yavuzla beraber Kireçburnu sahile inerler, Yavuz ona kitap okur; o da dinlerdi. Beste Bereket'in diziden ayrılışı ise gözlerinin açılmasından sonra Yavuzu terk edip çocukluk arkadaşı ile evlenerek mahalleden ayrılması şeklinde kurgulanmıştı. 

Dizi yapımcıları ve oyuncularının takdire şayan bir diğer meziyetleri ise eski değerlere sahip çıkmaları olmuştur. Bu bağlamda Engin Günay'a rol vermeleri bunun en güzel örneğidir. Benjamin rolündeki Sarp Aydınoğlu gerçek hayatta Serkan Keskin ile birlikte Semaver Kumpanya'da çalışmakta ve oyunlar sergilemektedir. Aslında anlaşılacağı üzere bu kadrodaki insanlar gerçel hayatta da sıkı fıkı arkadaşlardır.

Öyleki dizi müzikleri ile de fenomen olmuştur. Tabiki burda da karşımıza Mehmet Erdem çıkıyor. Ben kendisini ilk olarak Sınıf dizisinin müziği ile tanımıştım. Bu dizi sonrasında yayından kalktı ve Mehmet Erdem istediği patlamayı yakalayamadı. Sonrasında bir albüm ile bu şarkıyı yeniden okudu. Bunu başka diziler için yapmış olduğu müzikler de izledi tabiki. Kendisi genellikle Beyoğlu Garage İStanbul'da sahne almaktadır.



Hatta dizi oyuncuları ile "Leyla The Band" isimli bir müzik grubu kurup konserler vermişledir. Hobi amaçlı yaptıkları bu girişim de başarıyla sonuçlanmıştır. Ben bu grubun konserini Küçük Çiftlik Parkta canlı olarak izleme fırsatı bulmuştum.


Şimdi diziden bir kaç güzel videoyla yazımı sonlandırmak istiyorum. Bir deyim vardır "Anlatılmaz yaşanır." diye;  bu dizi de annlatılmaz izlenir. Benim bu hayatta izlemekten hiç bıkmadığım, izlerken kendi kendime defalarca yüksek sesle böğüre böğüre güldüğüm, yetmeyip rüyalarımda bile gördüğüm ve gülerek uyandığım bu kadar iyi bir oyuncu kadrosu, yapımcı, senarist ve müzisyen bir araya gelir mi bilmiyorum.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tutunamayanlar-3 (Açıklamalar)

SÜLEYMAN KARGI'NIN AÇIKLAMALARI Süleyman Selim'in ısrarı ile şarkılara mısra mısra açıklamalar yazmıştı. Selim "onlar, onlar" diye tutturmuştu. Ama kimdi bu onlar ? Neticede "biz değildik" dedi Süleyman Kargı en sonunda..Peki bu açıklamalar neydi, neyin nesiydi.. King Solomon ile ilgili öyle güzel kurgulanmış öyküler vardı ki gerçek ile fantastik birbiri içine geçiyordu. Bir de mutlaka bir 'Kargı' ya da 'Kargıcı' var idi. Bilig Tenüz yani Bilgi Denizi isimli bir kitaptan ise detaylıca bahsediliyor ve günümüz koşulları ile ilişkilendiriliyordu. Bazı kelimelerin ise Türkçeleştirilmiş anlamları özelllikle dikkatimi çekmişti. Mesela felseyeye özbilgenlik deniyordu, tümaçtarsız ise 'tümüyle açık seçik ve tartışmaya yer vermeyecek biçimde' demekti. Cebir zorbilim olarak karşımıza çıkarken yerölçümsel geometrik, doğaötel metafizik oluyordu.Bir de bir tanımlama vardı ki okurken yüzümde şapşalca bir gülümseme yayılmasına engel olamamışt

Tutunamayanlar-1

Şimdiye kadar okumadığım için çok şey kaybettiğimi düşündüğüm bir kitap.. Bölüm bölüm inceleyelim. Öncelikle bu yazıda olacak alt başlıkları bir sıralayalım: Önsöz/Ömer Madra Geleceği Elinden Alınan Adamın Geçmişi de Elinden Alınacak Diye Korkuyorduk/Enis  Batur Sonun Başlangıcı Yayımlayıcının Açıklaması Birinci Bölüm Öncelikle sy 9-12 arası Ömer Madra tarafından yazılan önsöz için ayrılmış. Madra kendisi dahi Oğuz Atay için önsöz yazmanın ne kadar zor olduğunu anlatarak yazmış bu satırları; Oğuz Atayı'ın bu duruma bakış açısını bildiği için hem zorlanmış hem de gururlanmış. Bunu nereden mi biliyoruz? Kendi sözlerinden..  Size bir soru ? Bir kitap ne kadar güzel olabilir ? Önsöz'ünden Sonsöz'üne kadar altı çizilecek cümleler bulabiliyorsanız işte o kitap şahanedir. Hiç düşünmeden "Tutunamayanlar"ı ömrümün kitabı olarak addettikten sonra buradaki alıntılarıma geçebilirim... (Alıntılara ön yargı ile yaklaşmayalım, biliniz ki burada önsözü yazan müellif d

Tarık Bugra ve Siyah Kehribar

Bu seferki yazım Tarık Buğra hakkında olacak. Kendisi çok yönlü bir yazar olmakla beraber hayat hikayesinin de okunmaya değer olduğunu düşünüyorum. Tıp eğitimi ile başlayan kariyeri yazarlıkla son bulmuş. Kendi ağzından Siyah Kehribar romanının sunuşunu mutlaka okuyup ne kadar objektif bir özeleştiri yapabildiğini görmenizi isterim. Siyah Kehribar romanı kurgusu dışında, indirgenmiş tekdüzeliği ve yazarın kendisinin de hemfikir olduğu bir samimiyet ve içtenlik duygusu ile yazılmış olup insan karakteri ile ilgili güzel tespitler içermektedir. Özellikle bazı alıntıları sizinle paylaşmak istiyorum: "Herşey güzel olmalı; tatlı olmalı. Her hareketimiz ve her saadetimiz tatlı olmalı. Günlerimizi, birbirimizi çirkinleştirmemeliyiz. Ayrılırken bile güzel olmalıyız. Yoksa neye yarar ? Ben ancak böylesine razıyım. Bu bir kuvvet işidir. Kendimize güvenemiyorsak hiç başlamayalım çok daha iyi olur." diyordu romanın ana kahramanının sevdiği kadın. Ne kadar da güzel ifade edilmi